Yunus Emre Sözleri

Gönder Pinle Telegram Tumblr LinkedIn +

Az söz erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür.

Bir bahçeye giremezsen, durup seyran eyleme. Bir gönül yapamazsan, yıkıp viran eyleme.

Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen.

Dervişlik dedikleri, hırka ile taç değil. Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil.

Ey hayat ırmağından su içenler! Gelin soralım canlara ki güzelliği ne oldu da gidiyor. Ben hep seninim diyordu, şimdi neyi buldu da gidiyor?

Sabah mezarlığa vardım, baktım herkes ölmüş yatar, her biri çâresiz olup, ömrünü yitirmiş yatar.

İşidin ey yârenler, kıymetli nesnedir aşk, değmelere bitinmez, hürmetli nesnedir aşk..

Maharet güzeli görebilmektir, sevmenin sırrına erebilmektir. Cihan, Alem herkes bilsin ki şunu; En büyük ibadet sevebilmektir.

Ölümden ne korkarsın, korkma ebedi varsın.

Miskin Adem oğlanı, nefse zebun olmuşdur. Hayvan canavar gibi, otlamağa kalmıştır.

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz.

Türlü türlü cefanın adını aşk koymuşlar. Aşka münkir ademi bu meydandan sürmüşler.

Yunus sözi alimden, zinhar olma zalimden, korkadurın ölümden, cümle doğan ölmüşdür.

Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.

Benim uçmak neme gerek, hergiz gözüm ona bakmaz.

Pervane-i şem ile, Sultan Muhyiddin ile, Cümle aşıklar ile, seyrettim Muhammed’i.

Sen doğru olda varsın sanan eğri sansın. Lâkin sakın unutma ki; Sen kendini birşey sanmadığın sürece doğru insansın.

Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır. Ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.

Bu dünyaya inanma, vefasın bulam sanma. Ömrün veren ziyana, çoğu pişman içinde.

Olsun be aldırma Yaradan yardır. Sanmaki zalimin ettiği kârdır. Mazlumun ahı indirir şâhı. Herşeyin bir vakti vardır.

Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi Elin ‘yüzün’ yumaz değil.

Eğer bir mümin’in kalbin kırarsan hakka eylediğin secde değildir.

İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.

Mü’min olanların çoktur cefâsı, Ahirette olur zevk-u sefâsı, On sekiz bin âlemin Mustafâ’sı, Adı güzel, kendi güzel Muhammed.

Dağa düşer kül eyler, gönüllere yol eyler, sultanları kul eyler, hikmetli nesnedir aşk.

Türlü türlü cefanın adını aşk koymuşlar. Çok söz hamal yüküdür.

Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi vardır.

Ya Rabbena hayreyle, Muhammed’e yâr eyle, Kabrimizi nur eyle, Kabre vardığım gece.

Sabır saadeti ebedi kalır Sabır kimde ise o nasib alır.

Beğler azdı yolundan, bilmez yoksul halinden. Çıktı rahmet gölünden, nefs gölüne dalmışdur.

Yalancı dünyaya konup göçenler. Ne söylerler ne bir haber verirler.

Eğer, ilerde birgün “keşke” demek istemiyorsan, 3 şeyi doğru seç! Eşini, işini, arkadaşını.

Biz gelmedik dava için, Bizim işimiz sevda için, Dostun evi gönüllerdir, Gönüller yapmaya geldik.

Dört kitabın manasını okudum tahsil ettim. Aşka gelince gördüm, bir uzun hece imiş.

Canım kurban olsun senin yoluna, adı güzel, kendi güzel Muhammed, şefâat eyle bu kemter kuluna, adı güzel, kendi güzel Muhammed.

Benlik davasını bırak Muhabbetten olma ırak Sevgi ile dolsun yürek Hoşgörülü olmaya bak…

Eğer hor eğer hürmet Kişiye sözden gelir. Zehr ile pişen aşı Yemeğe kim gelir.

Aşk aşıkı şir eder, aslanı zencir eder, katı taşı mum eder.

Beni bende demen bende değilem, Bir ben vardır bende benden içeri.

Kırma dostun kalbini; Onaracak ustası yok. Soldurma gönül çiçeğini; Sulamaya ibrik yok.

Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.

Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri. İsteyene ver onları, bana seni gerek seni.

Elif okuduk ötürü Pazar eyledik götürü Yaratılmışı hoş gördük Yaratandan ötürü.

Zulum ile abad olanın akıbeti berbad olur.

Cemalini gördüm düşte çok aradım yazda kışta, bulamadım dağda taşta denizleri süzer oldum.

Bir gün sana zevâl ere yüce kaddin ine yere, budakların oda gire kaynaya kazan kıza saç.

Hoştur bana senden gelen. Ya gonca gül, yahut diken. Ya hayattır, yahut kefen. Nârın da hoş, nurun da hoş. Kahrın da hoş, lütfun da hoş.

Nefistir seni yolda koyan, yolda kalır nefse uyan.

Ana rahminden geldik pazara, bir kefen aldık döndük mezara.

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim. Aşkın ile avunurum; Bana seni gerek seni.

Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için…

Cümleler doğrudur sen doğru isen, Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.

Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.

Dünya yalan kardeşim, dünya yalan! Var mı yalan dünyada bakî kalan. Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan.

Aşık olamayan adem benzer yemişsiz ağaca.

Yunus derki gör taktirin işleri, dökülmüştür kirpikleri kaşları, başları ucunda hece taşları, ne söylerler ne bir haber verirler.

Dervişlik baştadır, tacda değil. Kızdırmak oddadır, sacda değil.

Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü.

Benim bir karıncaya ulu nazarim vardır.

Kalem eğri dilli, mürekkep siyah yüzlü, kağıt iki yüzlü! Şimdi kalkıp arzuhalimi yazmaya kimi mahrem kılayım?

Delilsiz gidilmez yollar yamandir. Göçtü kervan kaldık daglar basında.

Kırk küpü yerden göğe dizseler, ortadan birini çekeler, var sen seyreyle gümbürtüyü.

Dervişlik olsaydı tâc ile hırka biz dahi alırdık otuza kırka…

Mansur’um, uş dâra geldim, Yusuf’um, pazara geldim. Arslanım, şikâra geldim, Velâkin yatağım orda.

Dünyada dertsiz baş olmaz. Derd’olanın ahı dinmez.

Cem olup geldiler Ken’an’ın kurdu “Biz yemedik” diye içtiler andı Yakup’un feryadı arşa dayandı Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um diye..

Ya elim al kaldır beni. Ya vaslına erdir beni. Çok ağlattın güldür beni. Gel gör beni aşk neyledi.

Paylaş.

17 yorum

  1. Teşkkür ederim bu siteyi sunanlara…

    Taa 2007 Yılında kitaplaştırdığım: “YUNUS EMRE’NİN DOĞUŞU” adlı, (316 sayfadan oluşan Kitabımın arka kapak sayfasının yazısını olduğu gibi sunuyorum sitemize. İstenilen biçimde değerlendirilebilir. Ne acı ki, bastırdığımız topu topu (1000) kitaptan bugün bile, elimizde hala (400) dolaylarında kitap var, duruyor. Ne tanıtımını yapabildik, ne dağıtımını ve tabi ki ne de satımını yapabildik.

    Sitemiz tanıtırsa, sevinirim… Saygılar. (m.a.a.)

    “… Çiçeği bal eden arının müziği, Tanrıcıl bir ibadet ünitesinin dışa-vurumudur. Binlerce… yüzbinlerce… milyonlarca özün, biçimin, dokunun, kokunun, rengin polende bala dönüşmesidir. Bu uçkun sırrı, Tanrı gücünden gayrıhangi Bilim, hangi Teknik, hangi Güç çözebilirdi ki…?

    Yûnus’un kişiliğinde Halk Mitolojisi çözdü bu Tanrıcıl sırrı:

    “-Sen artık miktarını buldun Yûnus…!” dedirtti Taptuk’a. “Bende sana berecek keramet kalmadı. Bundan böyle, bu kapı sana dar gelir. Gayrı sen git, Halkımızın içine gir, Erenlere karış, çıranı orada şavkart…!

    Tanrı, yoluna çıkardığı o kurbanlık çiçekte de senden bunu istedi…!”

    Erenler eyder: O günden bu yana Yûnus’sun ağzından dökülen her sözcük, turfa bir kır çiçeği olmuş; gece demez, gündüz bilmez, Tanrıyı zikreder dururmuş…

    “Her bir çiçek bin naz ile / Öğer Hakkı niyaz ile / Bu kuşlar hoş avaz ile / Ol Padişahı zikreder…!”

  2. abi kitaplarla ilgili arıyom kitap haftası için ama bulamıyom ooffff b ana 400 tane kitapla ilgili söz lazım 🙁 🙁 :'( BANA DUA EDİN ARKADAŞLAR

  3. her ınsanın bu siteyi geniş kapsamlı okuyup anlaması ve kalpten çok iyi analiz ederek ona göre yaşaması gerektiğini düşünen ve doru olanın bu olduğuna inananlardanım arkadaşlar ama bu benim kişisel fikrimdir tamamen kimse yanlış anlamasın lütfen bu sitede olanları canı gönülden desteklediğimi altını çizerek söylüyorum teşekkürü bir borç bilerek ayrıca şükranlarımı sunar hayatlarında her konuda başarılı olmalarını temenni eder sonsuz saygı ve sevgilerimi sunarım.

Bir Cevap Yaz