Artık ne geri gelmeni beklerim ne de ben gelirim. Nasılsa ben bir şey kaybetmedim, sen bensizliği seçtin. Karar senin.

Benim kelime hazinem çok geniştir, derdim. Senin bir kelimene yetemedim; git, ne demekti sevgilim?

Dost uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek dostu bulmak zordur.

Eli kolu zincirlere vurulmuş, vatan çırılçıplak yere serilmiş. Oturmuş göğsüne teksaslı çavuş. Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

Tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da, hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

O bensizliği göze aldıysa, ben onsuzluktan birşey kaybetmem.

Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acısıyla uğraşmaz. Şiirlerinde halkının nabzı atmalıdır.

Sen benim sarhoşluğumsun, ne ayıldım, ne ayılabilirim, ne ayılmak isterim!

Kimselere anlatamadım. Kendime bile.. Ola ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni.

Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omuzuna ağır gelir!

Gerçek yaşamdan kaçan ve onunla bağıntısız konuları işleyen kimse, saman gibi anlamsızca yanmaya yargılıdır.

Hapşurduğumda; çok yaşa, iyi yaşa yerine benimle yaşa deseydi keşke. Bende; sende gör değilde, emrin olur deseydim sessizce.

Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!

İnsan birisiyle yaşlanmalı, birisi yüzünden değil!

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine..

Birgün bensizlik çalar kapını. Benli dünleri düşünür, avunursun. Sanma ki yalanlar içinde, ben gibi bir doğru bulursun.

Kim bilir.. Masalınızın kahramanı, başka bir hikayenin figüranı olmaya gitmiştir belki de.

Geçtim putların ormanından baltalayarak, ne de kolay yıkılıyorlardı.

Her gelen sevmez ve hiçbir seven gitmez unutma. Bil ki; giden dönüyorsa sevdiğinden değil, kaybettiğindendir aslında!

Arkadaşlık ağaca benzer, kurudu mu bir daha yeşermez.

Gökyüzünü başımın üstünde görmek bana yasak.

Memleketim: bedreddin, sinan, yunus emre ve sakarya, kurşun kubbeler ve fabrika bacaları benim o kendi kendinden bile gizleyerek sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.

Antepliler silâhşor olur, uçan turnayı gözünden, kaçan tavşanı ard ayağından vururlar.

Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele…

Bahardı sevgilim bahardı ve bahtiyar olmak için toprakta, havada, suda her şey vardı sevgilim, her şey hazırdı, her şey vardı.

Aşk, bazen gitmekle kalmak arasında verdiğin en büyük savaştır. Sevmeyenin aklı, gerçekten sevenin kalbi kazanır bu savaşı.

Evet.. Belki umudum kalmadı geleceğimden; ama asla pişman değilim geçmişimden.

Hoş geldin! Biz bıraktığın gibiyiz. Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta…

Şimdi on yaşına bastı. Ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.

Gelinler aynada saçını tarar, aynanın içinde birini arar. Elbet böyle sizi de aradılar. Gelinlere kıymayın efendiler.

Topraktan öğrenip kitapsız bilendir. Hoca Nasreddin gibi ağlayan, Bayburtlu Zihni gibi gülendir. Ferhad’dır. Kerem’dir. ve Keloğlan’dır.

Benim idealimdeki rejim olsa, ben de seni astırırdım. Sonra da darağacının altına oturup hüngür hüngür ağlardım!

Sende ben; imkansızlığı seviyorum fakat; asla ümitsizliği değil…

Pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan…

Biz başka severdik. O yüzden başka sevemedik.

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani, öylece gibi de görünüyor, Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni, ve de uyarına gelirse, tepemde bir de çınar olursa, taş maş da istemez hani.

Büyük bir hayal kırıklığı yaşayıp ben artık kimseyi sevemem deme! Unutma ki, en güzel çiçekler mezarlıklarda yetişir.

Kalbimde kalbine yok bile kinim, bence artık sen de herkes gibisin.

Ben Türk dilinin şairiyim. Hayatımı buna adadım.

Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?

Memleketimi seviyorum: çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım. Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.

İki şey var ancak ölümle unutulur, anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü.

Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye işte ben onlardan değilim ben sensiz de yaşarım; ama seninle bir başka yaşarım.

Ne ben Sezarım, ne de sen Brütüssün. Ne ben sana kızarım ne de zatın zahmet edip bana küssün. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.

Şair başarılı olmak için, yapıtlarında maddi yaşamı aydınlatmak zorundadır.

Yağmur yağıyordu boyuna. Sözü onlar alıp dediler ona: ”Daha pazar kurulmadı kurulacak. Esen rüzgâr durulmadı durulacak. Boynu daha vurulmadı vurulacak.”

Bilmezden gelişim, aptala yatışım kaybetme korkumdan değil; karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır.

Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı, ya da ölüm inecek yeryüzüne.

Dörtnala gelip uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu Memleket bizim!

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin. Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yani, ağır bastığından…

İçimde mis kokulu kızıl bir gül gibi duruyor zaman.

Korkma giderken ‘b’yi alıyorum, gerisini sana bırakıyorum. Nede olsa sen bitirdin b/izi. Öyleyse sende kalmalı ‘izi’..

Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması. Ne kötüdür ona an kadar yakın, bir asır kadar uzak olması!

En güzel deniz: henüz gidilmemiş olanıdır. En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür.

Yolunu beklerken daha dün gece, kaçıyorum bugün senden gizlice. Kalbime baktım da işte iyice; anladım ki sen de herkes gibisin!

Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman. Sonra resmen kapandı o fasıl, şimdi üçüncüden bahsediyor, amerikan doları fakat gün ışıdı herşeye rağmen.

Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini başkası yazsın. Çınarlı, kubbeli mavi bir liman. Beni o limana çıkaramazsın!

Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması. ‘Ben’ deyip susması, ‘sen’ deyip ağlamaklı kalması.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.

İnsanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde.

66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, amerikan amirali. Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi hikmet. Nazım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.

Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, şiirler yazdın. Peki o ne yaptı? Deme. Herkes kendinden sorumludur Aşk’ta.

Bazen önemli olmamalı gidecek olan yada gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir her şeye yeniden.

Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine. Onlar ki; toprakta karınca, su da balık, havada kuş kadar çokturlar. Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar.

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.

Kararmasın yeter ki; sol memenin altındaki cevahir!

Düşmana inat birgün daha fazla yaşayacaksın.

Matematik, sibernetik, fizik, müzik, tüm bunlar, eninde sonunda, sadece, insanlar şiir okumayı öğrensinler ve anlasınlar diye gereklidir.

Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim.

Ne kadar seviyorsun dersen; o kadar işte.. Tavanı kadar sokağın ve dibi kadar cehennemin.

Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar.

Benim sevdasında bencil; ama yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim: ne güzel darma duman ediyorsun beni.

İnsanlar işine gelince değil de vicdanına değince iyilik yapsalardı; bugün çıkar ilişkileri değil, gerçek sevdalar yaşanırdı!

En fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı.

O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev.

İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti…

Pişman değilim! Sadece dön bak arkana; ne için, nelerden vazgeçtin? Neler dururken, sen neyi seçtin.

Korkma bana âşık olmaktan ya da çekip gitmekten. Çünkü kalbimdeki hiçbir cesedi sahipsiz bırakmadım ben.

Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma! Çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında..

Vicdanla birlikte, şeref ararım ben sevdiklerimde. Her zaman doğru değildir elbet seçimlerim; zaman gelir, şerefsizleri de severim.

Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi meselâ, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.