İnsan, bir dünya varlığıdır, ama, kendi kendisini (onun) bir üyesi olarak kuran (varlık).

Yaşamın peşinden gelen cansızlık ölümdür.

Özgürlük kavramı: kendi kendinin yaratıcısı olmak.

Ben, insan, kendim için bir dışsal duyu nesnesi; dünyanın bir parçasıyım.

Özne kendi kendisini nasıl a priori belirler. en yüce bilgelik

İçimde öyle bir varlık var ki, etkinliğin nedensel ilişkileri (nexus effectivus) içinde benden ayrı olarak benim üstümde durur (agit, facit, operatur), kendi kendine özgür olarak, yani, uzam ve zaman içindeki doğa yasasına bağımlı olmadan, beni içimden yargılar (haklandırır ya da lanetler) ve ben insan, kendim, bu varlığım; bu, öyle, benim dışımda bir töz değildir; ve asıl garip olan şu: nedensellik, gene de, eyleme özgürlük içinde belirlenmişliktir (doğa zorunluluğu olarak değil).

Ben, insan olarak, kendim için uzamda ve zamanda bir duyu nesnesiyim; aynı zamanda da bir anlam nesnesi -bir kişiyim: dolayısıyla hak sahibi bir ahlak varlığıyım.

En yüce varlık: herşeyi bilen. Herşey için iyilik isteyen.

Dünyayı bilmek isteyen, onu önce kurmak zorundadır, hem de kendi içinde.

Tanrı kutsal olandır, ama kutsal bir varlık yapamaz.

Bütün bilginin en son amacı en yüce kılgısal akılda kendi kendini tanımaktır.

İnsanın yalnızca düşünmesi değil; kendi kendine, düşünüyorum, diyebilmesidir, onu bir kişi kılan.

Felsefe, insan için herzaman tamamlanmadan kalan bilgeliğe ulaşma çabasıdır.

Felsefe, aklın kendisine verdiği, kendi kendini kuramsal ve kılgısal bakımdan nesne kılma görevidir.

Doğa insana zorbaca davranır. İnsanlar birbirlerini kurtlar gibi parçalarlar. Bitkiler ve hayvanlar birbirlerinin üstünde gelişip birbirlerini boğarlar. Doğa onların gereksediği bakıma ve özene aldırmaz. Savaşlar uzun sürmüş sanat eylemlerinin kurduklarını ve koruduklarını parçalar.

Akıl, kaçınılmazca, nesneler yaratır kendi kendisine. Bu yüzden her düşünenin bir tanrısı vardır.

Özne kendi dışında etkindir.

Felsefeyi felsefe yapma işi olarak değil, tamamlanmış bir bütün olarak ortaya koymak. Kimseye aşkın filozof denemez.

Doğa eder (agit). İnsan eyler (facit). Amacın bilinciyle etkinlikte bulunan akıl sahibi özne, işler (operatur). Duyuya gelmeyen zihinsel neden, kılar (dirigit).

Madde dünya uzamının heryerindedir. Cisimler ayrı ayrı dururlar.

Birşeyi yapmalıysam, yapabilecek durumdayım demektir; üzerime kaçınılmazsa düşen, kurma olanaklarımın da içinde olmalıdır.

Kişi, özgürlük ilkelerine göre kendi kendini belirleyen varlıktır. Özerklik. Özgürlük ise kendi başına varlığın özelliğidir.

Nereden geliyor bana bu fikirler dizisi? Varlıkların bütünlüğü akla a priori verilmiş bir kavramdır; benim kendi bilincimden kaynaklanır. Düşünmemin nesnelerini elde edip onları kavrayabilmeliyim, yoksa kendimin bilincinde olamam (cogito, sum: burada ergo demeye gerek yok). Bu autonomia rationis purae’dır; çünkü bu olmasaydı, verilmiş bir görü konusunda bile, düşünceden yoksun kalırdım; varolduğumu bilmeden, bir hayvan gibi varolurdum.

Üstümde Tanrı, dışımda dünya, içimde insansal tin-

Tek bir dünya vardır: çünkü olanaklı deneyimin nesneleri olarak duyusal görünün biçimlerinin üzerinde kurulu olduğu uzamın ve zamanın mutlak birliği vardır.

Olabilir ki görmeyi ve işitmeyi sürekli yeniden öğrenmem gerekir; ama gene de nesnenin tasarımının benim kendimce a priori yapılması gereklidir.

Ben, insan, bir dünya varlığıyım ve kendim de dünyaya aitim. Şeylerin tümü benim içimdedir, hem de dışımda (exstra; praeter değil).

İnsanda etkin ama duyu-üstü bir ilke vrdır ki, doğadan ve dünyanın nedenselliğinden bağımsız olarak,berikinin görünüşlerini belirler; buna özgürlük denir.

Dünyanın içindeki insan, dünyanın bilgisiyle birlikte ona aittir; ama dünya içinde ödevinin bilincindeki insan, görünüş değil, kendinde varlıktır; şey değil, kişidir.