Benim idealimdeki rejim olsa, ben de seni astırırdım. Sonra da darağacının altına oturup hüngür hüngür ağlardım!

Sende ben; imkansızlığı seviyorum fakat; asla ümitsizliği değil…

Pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan…

Biz başka severdik. O yüzden başka sevemedik.

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani, öylece gibi de görünüyor, Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni, ve de uyarına gelirse, tepemde bir de çınar olursa, taş maş da istemez hani.

Büyük bir hayal kırıklığı yaşayıp ben artık kimseyi sevemem deme! Unutma ki, en güzel çiçekler mezarlıklarda yetişir.

Kalbimde kalbine yok bile kinim, bence artık sen de herkes gibisin.

Ben Türk dilinin şairiyim. Hayatımı buna adadım.

Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?

Memleketimi seviyorum: çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım. Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.

İki şey var ancak ölümle unutulur, anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü.

Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye işte ben onlardan değilim ben sensiz de yaşarım; ama seninle bir başka yaşarım.

Ne ben Sezarım, ne de sen Brütüssün. Ne ben sana kızarım ne de zatın zahmet edip bana küssün. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.

Şair başarılı olmak için, yapıtlarında maddi yaşamı aydınlatmak zorundadır.

Yağmur yağıyordu boyuna. Sözü onlar alıp dediler ona: ”Daha pazar kurulmadı kurulacak. Esen rüzgâr durulmadı durulacak. Boynu daha vurulmadı vurulacak.”

Bilmezden gelişim, aptala yatışım kaybetme korkumdan değil; karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır.

Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı, ya da ölüm inecek yeryüzüne.

Dörtnala gelip uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu Memleket bizim!

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin. Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yani, ağır bastığından…

İçimde mis kokulu kızıl bir gül gibi duruyor zaman.

Korkma giderken ‘b’yi alıyorum, gerisini sana bırakıyorum. Nede olsa sen bitirdin b/izi. Öyleyse sende kalmalı ‘izi’..

Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması. Ne kötüdür ona an kadar yakın, bir asır kadar uzak olması!

En güzel deniz: henüz gidilmemiş olanıdır. En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür.

Yolunu beklerken daha dün gece, kaçıyorum bugün senden gizlice. Kalbime baktım da işte iyice; anladım ki sen de herkes gibisin!

1 2 3
Paylaş.

9 yorum

  1. Bu sözleri okumaya tahammülü olmayanların buraya yorum yazmaya yüzleride olmaz. Değerli arkadaşım Necip Fazıl Kısaküreği’de okumamızı tavsiye ediyor okumadığımızı nereden biliyorsun müneccimmisin yoksa Nazım’ın sözleri ağır mı geldi?!

  2. Yaşamı boyunca Nazım Hikmet’e en çok hakaret edenlerden birisi Necip Fazıl’dır. Yorumlara bakınca ironik geldi bu bilgiyi paylaşayım dedim. Sadece okumak için okumamalı…

Bir Cevap Yaz